Bildiğiniz gibi uzun süredir yaklaşık 5 aydır Antalya’dayım.Antalya’da olmak hem ruhuma hem de bedenime çok iyi geldi. Doğup büyüdüğüm, toprağında ilk gençliğimi yaşadığım şehrin sınırlarında bulduğum huzur, beni kendime getirdi.
Olaylara bakış açım daha geniş bir perspektiften artık. Acıya ve hüzne bakış açım da; mutluluğa ve heyecana bakış açım da daha bir farklı.

Buradaki saf temiz insanlar bana gerçek güveni hatırlattı. İstanbul’un kaosu, çıkar ilişkileri ya da bencil beklentiler için yakıp yıkılmaya çalışılan hayatlar, kariyer için vazgeçilen vicdan, hırs; ihtiras  uğruna kapılıp gidilen hayasızlıklar da yok.  Belki var da ; derecesi o denli değil.

Çünkü burada her şey net. Kimin ne olduğu biliniyor. Hemen ortaya çıkıyor. Maskeler çabuk düşüyor bu tarz yerlerde. Sen de temiz ya da kendine yakın hissettiğin çevrede sakin, huzurlu bir hayat yaşayabiliyorsun.

 

 

Ama İstanbul öyle değil işte.

Sana dost , kardeş gibi yanaşan ve hayatını, mutluluğunu elinden almak için fırsat kollayan pislikler mi dersin, üç kuruşluk menfaat için yüzüne gülen; başkalarının dedikodusunu yalan  yanlış sana aktarırken kendini temize çeken,, seni de hiç olmadığın hallerde başkalarına anlatan mikroplar mı dersin, müthiş karakterli, dobra görünmek için çat çat konuşan; işine gelmeyince de sanki o sözleri o söylememiş gibi kenara çekilen alçaklar mı dersin, saygın bir meslek sahibi ve genç yaş maskesi altında türlü fahişelikler yapan melek görünümlü şeytanlar mı dersin,.. Çok İstanbul’da… Ama hayatını bu üç kuruş etmeyen insanlar için de yok edecek değilsin elbet!

Anlayamıyorsun azizim. Kimin ne halt olduğunu anlayamıyorsun İstanbul’da.
Oysa burada, kim kimi dolandırıp ah aldıysa afişe edilmiş, kimin uyuşturucu kaçakçısı; torbacı olduğu ortada; kim evli adamları baştan çıkararak yuva yıkmaya çalışıyorsa hepsi etiketli ya da kimin çıkar için adam sattığı herkes tarafından biliniyor.

Kimse, yanlışa düşmenin anlık bir mesele, kolay bir tuzak olduğu günümüzde bile bile lades demiyor burada.

Seviyorum Antalya’yı ve bana kattıklarını. Kimin ne olduğunu yüzüne değil; deneyimler sonrasında yüreğine ve yaptıklarına bakarak anlamayı öğretti bana yeniden.

Gerçek sevgi ile, yeniden inşaa edilen güvenle, zamanla, taşlar yerine oturdukça yeniden kaliteli nefes almaya başladım bu toprakta. İşte bu nedenle hayatım için aldığım yeni kararlarda, kötü kalpliler için çok üzgünüm. Çünkü artık benim hüznüm ile mutlu olamayacaklar. Herkes gibi ben de sonsuz mutlu yaşamayacağım belki ama mutluluğumun da mutsuzluğumun da tek sebebi kendi kararlarım ve davranışlarım olacak.   Bu yüzden de hayatıma dokunmalarına izin vermeyeceğim. Kimin ne olduğunu da herkesin anlaması konusunda Antalya gibi davranacağım 🙂 Çünküüüü; “Haksızlığa sessiz kalan dilsiz şeytandır ” Kimsenin kimsenin hayatının içine etmesine göz yummayacağım. Bunun için de yaşadığım şeylerin ışığında başka hayatlara ışık vereceğim.

Güzel Antalyam… Asla kurak olmayan, yağış alan toprağı ile, zaman zaman yeşil; zaman zaman mavi gözleri ile , tacını düşürmeyen bir prenses gibi mağrur ve dik Toroslarına  her daim sırtımı dayayabileceğim; şiddetli yağmurunun hemen birkaç saat ardından gökkuşağı ile bizi selamlayan, yüce lider Atatürk’ün deyimi ile “Hiç Şüphesiz ki Antalya dünyanın en güzel yeridir!”

İşte bu yazım da güzel Antalya’ma teşekkür yazısı olsun… Sayesinde özüme döndüm,
Buradan aldığım derslerle, hassas ancak kalkanı olan yüreğimle, dupduru beynimle ve kızımla İstanbul’a dönmeden önce tüm hislerimle bir teşekkür yazısı…

Doğduğum verimli topraklar, sıcacık insanları, her mevsim içinde 4 mevsimi yaşatan yasemin kokulu Antalyam… Mezarım da burada olsun… O kadar aşığım sana….

Şimdi yeni dersler almaya; aynı zamanda hak edenlere derslerini vermeye gidiyorum.. Az kaldı seninle mesaimiz şurada ama sen de biliyorsun ki sonsuzlukta tekrar buluşacağız Antalyam…